Zümküfül

Yunus Karadağ’ın blogunda bahsettiği ve yakında bloglar aleminde çok bahsedileceğinden benim burda bahsedip de zamanınızı çalmak istemediğim, sevgili Arda Kutsal’ın marifeti olan, her türlü alkışı ve övgüyü hak eden TechCrunch & Webrazzi MeetUp sonrası vapurla Üsküdar’a geçmek üzere Beşiktaş’a indik.

Etkinlik sonrası karnımızı doyurmak için artık Beşiktaş, Taksim civarı etkinlikler sonrası geleneksel hale getirdiğimiz Şampiyon Kokoreç meet-up’larından birini gerçekleştirdik. Farklı şeyler bilmenin yolu yeni şeyler keşfetme arzusundan geçer. Menüde ismi zikredilen “Zümküfül” adlı şeyi denemek istedim bu sefer. Arkadaşlar da “sosis işte abi. yenir” dediler. Hatta “tabakta iyi olmaz, ekmek arası yiyeceksin” diye de tüyo verdiler.

Gerçekten güzelmiş. Ama benim pek acıyla aram iyi olmadığından açıkçası yemekte biraz zorlandım. Belki söylesem acısız da yaparlardı ama bu sefer de eşyanın tabiatını bozmuş olacaktık.

Akşam eve dönünce google’dan bi search yaptım “ne menem bişeymiş bu zümküfül” diye. İşte beğendiğim bir kaç sonuç:

şampiyon kokoreç’i tüm istanbullular bilir ama ben şampiyon’a gidince kokoreç değil, zümküfül yerim. bundan daha lezzetli birşey düşünemiyorum.. ne zaman istanbul’a gelsem napar eder giderim oraya..
bence orası ismini şampiyon kokoreç değil şampiyon zümküfül yapmalı.. (bkz:url)

 

ismi itibariyle insanı fantastik bir şey yiyeceğim beklentisine sokan ama topu topu sosis, patates ve sos ihtiva eden ekmek arası (bkz: url)

 

Zümküfül nedir diye araştırma birimine not düştüm (Araştırma biriminin notu: Zümküfül, Şampiyon Kokoreç’in yaptığı sosis, patates ve acı sostan oluşan bir tür yiyecek. Çok güzelmiş, deneyen arkadaş öyle dedi… Hörmet!) (bkz:url)

Yukarıdaki alıntılar yazımıza konu olan nesnenin anlaşılması için gerekli açıklamayı ihtiva ediyor olsa gerek.

Özel karabiberli sos ile hazırlanan bu güzel lezzeti yemeyenlere tavsiye ediyorum.

Goldmaster Biss kodu girmek

Pek televizyon izlemediğimden şifre girmek vs. gibi kavramlara da yabancıyım. Bizde goldmaster 9400 ci marka bir uydu alıcı var.

Kemal’le oturuyoruz. Şu anda ben bu yazıyı yazarken ATV’de oynayan Türkiye – Çek Cumhuriyeti maçını izliyor.

Az önce ATV’yi açtığımızda maç izlemek için şifre girmek gerektiğini öğrendik. Neden böyle anlayamadım. Şifre nasıl girilir bilmiyordum.

Google’da aradık. Biss kodu girmek gerekiyormuş. Bir kaç şey bulup denedik. İşe yaradı.

ATV şifreleri yayınlamış. Bizim cihazda (Goldmaster 9400 CI) ATV açıkken menü tuşuna basıyorsunuz. “121” yazıyorsunuz. “set to default” seçiyorsunuz listede. Çıkan onay kutusuna “OK” dedikten sonra menüden çıkıyorsunuz. Tekrar “menü” tuşuna bastıktan sonra “999” yazıyorsunuz. 5 – 10 saniye geçtikten sonra kanal açıldı.

İlerde tekrar lazım olursa kolay bulayım diye buraya yazdım. Lazım olursa siz de kullanırsınız.

Kemal şimdi maç izliyor. İkinci Yarı başladı. 0-0 devam ediyor. Milli takıma başarılar dileriz.

Şevval Ceylan : En genç blogger

Şevval Ceylan. Gebzede yaşıyor ama daha henüz nerede nasıl yaşadığının farkında değil. Kaç yaşında olduğunu merak edenler için söylemekte yarar var. Bugün 4 günük oldu. Blogu var. Bu yazıda onun hikayesini anlatmak istiyorum.

Aslında anlatmak istediğim bir diğer şey de bir google hesabı ile neler yapılabileceğine somut bir örnek vermek.

Babası Sezgin Ceylan, Gebze Mehmet Alp Tiryakioğu İlköğretim Okulu’nda matematik öğretmeni. Şevval saat çarşamba günü 10.10 da dünyay geldi. Saat 12.45 gibi de ilk resimlerini çektik. Sonraki günlerde de annesi ve babası yeni resimler çektiler, hatta bir kaç tane de video çektiler.

Sezgin, yakınlarına ve arkadaşlarına tek tek eposta ile Şevval’in resimlerini göndermekte zorluk yaşamaya başladı. Cuma günü saat 15.00 gibi bu sorunu çözmek üzere harekete geçtik. Önce bir google hesabı aldık. sevvalceylan@gmail.com hesabını oluşturduk. Hesabı oluşturduktan sonra zaten google tarafından verilen her türlü hizmete bu hesapla ulaşabiliyorsunuz.

Elimizdeki resimleri picasa web albümlerine yükledik. Sonra video’ları google video’ya yükledik. Aynı google hesabı ile blogger hesabı açtık. Şu anda http://sewalceylan.blogspot.com  diye blog adresi var. picasadaki resimleri, google videodaki videoları hızlıca bloga embed ettik. Bütün bunları yapmak 30 dakika bile sürmedi.

Dün akşam daha 1 günlük olan blog ilk yorumlarını aldı.

Bloga profil bilgilerini girerken gerçek doğum tarihini yazamadık. Blogger 13 yaşın altındakilerin blog yazamayacağını düşünüyor. O yüzden mecburen babasının doğrum tarihini yazdık.

Şevval daha 4 günlük.

E posta adresi: sevvalceylan@gmail.com

Blog adresi http://sewalceylan.blogspot.com   (2 yorum)

picasa resim albümü http://picasaweb.google.com/sevvalceylan

Google videodaki videoları 1 2 3

Bir google hesabı ile yapabileceğiniz çok fazla şey var. Şevval diğer google hizmelerini de büyüdüğü zaman kendisi kullanacak. Şu anda google dünyasında yaşamaya başladı bile.

Biz doğduğumuzda blog vardı da biz mi kullanmadık 🙂

Şevval’e (Ben her ne kadar ona “Şevval Gökçen” desem de 🙂 ) mutlu ve sağlıklı bir yaşam diliyoruz.

30. Büyük Şura

Aydınlar Ocakları biri sonbahar biri de ilkbaharda olmak üzere senede iki defa büyük şura yapar. 30. Büyük Şura İnelgöl – Oylat’ta 23 – 25 Mayıs 2008’de gerçekleşti. Şuraya 15 Aydınlar Ocağı iştirak etti. Kocaeli’yi temsilen katılan kafilede ben de bulundum. Daha önce yapılan şuraları ve alınan kararları biliyorum ama bu benim katıldığım ilk Aydınlar Ocağı şurası oldu.

23 Mayıs Cuma günü 16.30 gibi yola çıktık. Bursa – Orhangazi’de kısa bir mola verdik. 19.30 gibi de İnegöl – Olyat’taki Çağlayan Otel’e ulaştık. Oylat yeşillikler arasında, çok güzel bir yer. Çağlayan Otel de kaplıca, kablosuz internet gibi imkanları ile benim beklentilerime cevap veren güzel bir mekandı.

Şura 23 Mayıs günü sabah başladı. Mustafa Toka ve ailesi bizden önce gelmişlerdi. Otele girer girmez diğer ocak temsilcileri ile hasbihal edip hasret giderdik. Tabi, benim hemen hemen hiç tanıdğım olmadığı için tanıştım desem daha yerinde olur. Daha önce Bursa’da yapılan yakın ocaklar istişare toplantısına katılmıştım. O bakımdan aslında az da olsa tanıdıklarım vardı.

Akşam yemekte yine hasbihal devam etti. O akşam yemekte İstanbul Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Alparslan Aksu ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak ile aynı masada yemek yemek ve muhabbet etmek gerçekten hoş oldu.

Prof. Dr. Ömer Alparslan Aksu, pozitif bir insan. Ülkemizin içinde bulunduğu şartları değerlendirip öngörülerini açıkladı. Şura’da yaptığı konuşmanın bir bölümünün video kaydını aldım.  Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlandı.

Prof. Dr. Ahmet Çolak, karadenizli olmanın verdiği samimi üslupla güzel şeyler anlattı. Şura’da sunum yaparak konuşma yapan tek katılımcıydı. Daha önceki şuralarda da çok hoş sunumlar yapmış.

Yemekten sonra lokalde biraz sohbet ettik. Otelde kablosuz internet vardı. Laptoplarımızı yanımızda götürmüştük. Şurada da işlerimiz yapmaya devam etme imkanı bulmuş olduk.

Ertesi gün toplantıya katıldık. Sunumlar ve konuşmalar yapıldı. Sunumlar esnasında, aralarda, geçen yılın faaliyetlerinden oluşan faaliyet raporu kitabımızı dağıttık. Resimler çekildi. Bana da Anadolu Aydınlar Ocağı Başkanı Eczacı Fahri Yağlı’ya, Bursa Aydınlar Ocağı Başkanı Eğitimci Cafer Genç’e kitabı takdim etmek nasip oldu.

DSC05874

DSC05884

Benim not aldığım bir kaç husus oldu konuşmalar esnasında.

Prof. Dr. Ahmet Çolak, sunumunda “sağlığı bir sigorta olmaktan çıkarılıp sosyal yardıma dönüştürme çalışmaları yapılıyor” dedi. Çokuluslu sağlık devlerinin, zincir hastane ve eczanelerin de ülkemize girmesi ile rekabet imkanının ortadan kalkacağını, sağlığımızın da iletişim – telekom sektöründe olduğu gibi tamamen dışa bağımlı hale geleceğini söyledi. Yerli girişimciyi korumaya yönelik önlem önerilerini sıraladı.

Dr. Sakin Öner, Türk Dil Kurumu’nun akademik çalışmalar yapan bir enstitü ya da benzeri bir yapıya dönüştürülüp dilimiz üzerine daha aktif çalışma yapar hale getirilmesi gerekir diye somut bir öneride bulundu.

DSC05973

Şura’yı Belgelerle Abdullah Öcalan Davası / İmralı’dan Strasburg’a kitabının da yazarı olan, ufukötesi sitesi yazarı Av. Zeki Hacıibrahimoğlu ile birlikte izleme şansım oldu.

DSC06298

Öğleden sonra İnegöl gezisi yapıldı. İnegöl Mehter takımının gösterisini izledik. Gösteride benim çektiğim görüntüler ve Adana Aydınlar  Ocağı’ndan aldığım görüntüler kao.blip.tv’de yayınlandı. kaoizlenimleri’nden de izleyebilirsiniz.

DSC06108

İnegöl’e gidip de inegöl köfte yemeden dönülmez. Hep beraber inegöl köfte yedik. Manisa kafilesi bir muziplik yapıp, servis yapan garsonlarla anlaşıp Kocaeli kafilesinin bulunduğu masaya en son servis yapılması işini organize etmişler. Hasan Bey’le biz farklı bir masada olduğumuzdan bu suikastten etkilenmedik ama iyi de oldu. Niçin iyi olduğunu Hasan Bey, kaoizlenimleri’nde yazdı.

DSC06132

Öğleden sonra Prof. Dr. Hasan Ünal bir konferans verdi.

Akşama doğru Oylat Mağarası’nı gezdik. Çok güzel bir mağara. 665 mt uzunluğunda yürüyüş yoluna sahip, ilginç bir yer. Burada uzun uzun anlatmak yerine ekşi sözlükteki oylat mağarası maddesine bağlantı versem daha iyi olacak. Ama kaoresimleri’nde fazlasıyla resim bulacaksınız.

DSC06196

Akşam yemeğinde hediye dağıttık. Geçtiğimiz yıllarda verdiğimiz hediyelerden bahsedip tekrar tekrar teşekkür edenler oldu. Bizim hediyeler anlaşılan şura’ların geleneksel bir parçası haline gelmiş. Hediyesi unutulunca kavga çıkarıp zorla hediye alanlar bile oldu :). Görüntüleri yine kaoizlenimleri’nde.

Pazar günü 12.00 civarında Oylat’tan ayrıldık.

DSC06330

İznik üzerinden dönmeye karar verdik. Yol üzerinde bir köyde yine Kocaeli’de yıllarca çalışmış sonra emekli olunca köyüne yerleşmiş birisine ev ziyareti yaptık. Ziyarette 80’li yıllarda Kocaeli Aydınlar Ocağı’nda verilen plaketi evinin duvarında asılı olarak özenle sakladığını görünce duygulu anlar yaşadık.

Kocaaeli Aydınlar Ocağı seyahatleri ile Türkiye’nin neresine gittiysek böyle duygulu anlar yaşandı. Ülkemiz insanının gönlünde kalıcı bir yerimiz olduğunu gittiğimz yerlerde farkediyoruz. Bu kalıcı yeri yıllardır yaptıkları çalışmalarla oluşturanlara karşı da geleceğe dönük sorumluluğumuzun arttığının farkındayız.

İznikte’ye Yeşil Cami ve yanıbaşındaki İzniK Müzesi’ni gezdik.

Oylat’ın sucuğu ünlü imiş. Şura’ya iştirak edemeyen Selçuk Ağabeyimize de ordan sucuk getirmek şart olmuştu. Getirdik. İznik üzerinden döndüğümüz için dönüş yolunda Selçuk Abi’ye misafir olduk. Getirdiğimiz sucuğun tadına da baktık tabi, orda.

Aydınlar Ocakları 30. Şurası münasebetiyle Cuma günü başayan İnegöl seyahatimiz de kazasız belasız sona erdi.

Yazıda muhtelif yerlerde içinde benim bulunduğum resimlere yer verdim. Bazıları da aşağıda. Geriye kalanları picasa albümümde. Şura boyunca çok resim çektim ama günlüğümde sadece, içinde benim bulunduğum resimleri yayınlıyorum. Ama bütün resimler Kocaeli Aydınlar Ocağı albümünde yer aldı.

Şurada alınan kararlar da sonuç bildirisinde yazıyor.

 

DSC06304

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal.

 

DSC06305

Devlet Kurt.

 

DSC06312

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak

 

DSC06315

Yrd. Doç. Dr. Tarık Özcan ve eşi (Harput)

 

Diğer resimlerim picasa web albümümde.

Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını, Bir de seni çok seviyorum

 dilavercebeci İstanbul’un fethinin 555. yıldönümünde 29 Mayıs 2008’de Türkiyem’in şairi Dilaver Cebeci vefat etti.

Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde vefat eden şair ve yazar Dilaver Cebeci (65) için, öğretim üyesi olduğu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi’nde tören düzenlendi. Törende, Cebeci’nin oğlu Çağrı Cebeci üzerine Türk bayrağı konulan babasının tabutu başında taziyeleri kabul etti. Cebeci, öğle namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra Çengelköy Mezarlığına defnedildi.

Benim çocukluğumda onun Seyyahı Fakir Evliya Çelebi yazılarının özel bir yeri vardır. İnternetin olmadı o zamanlarda, gazeteden her gün kesip saklardım. Gazeteyi açınca ilk olarak orta sayfalarda onun yazısını bulur okurdum, sonra başka şeyler de okurdum. Hala o yıllarda her gün  kesip sakladığım yazılar evde bir yerlerde durur.

Seyyahı Fakir Evliya Çelebi okumaktan sıkılsak, yine onun şiirini, Türkiyem’i Mustafa  Yıldızdoğan’ın sesinden dinlerdik.

Yediden yetmişe herkesin ezberleyip, büyük coşkuyla bir marş gibi söylediği "Türkiyem" isimli şiirinin şairi, herkesin bir köşeye sindiği zamanlarda, ortalığın toz duman olduğu yıllarda Hun Aşkını söyleyen adam aramızdan ayrıldı.

Bir öğrencisi ekşi sözlükte diyor ki: “bundan sonra boyle guzel siirler yazamayacak ve de icindeki guzellikleri diger insanlarla paylasamayacak olan hocama sevgilerimle”

SadettinKaplan, hocanın ünlü şiirini yad ederek Bir Yalnız Savaşçının Ölümü başlığını kullandığı yazısında, Mehmet Nuri Yardım Kutlu yolun güzel yolcusuna veda’sında O’nun ardından duygularını ne güzel dile getirmişler. Hatta Mehmet Nuri Yardım, hocanın rahatsızlığı döneminde Sadettin Kaplan’ın “Evdeşi, o helâl süt emmiş asîl kadın, o onur duyarak bacı diyeceğimiz Ayla Hanım… Dilâver’in en zor günlerinde en büyük destek ve dayanağı oldu.” diye bahsettiği Ayla Cebeci ile hoca hakkında bir mülakat yapmıştı. Bizim anlatmamıza ne hacet.

Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkuma Mektup’unda şöyle demişti: “Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını, Bir de seni çok seviyorum”. Hocam biz de seni çok seviyoruz. Ruhun şad olsun.