İstanbul’un fethinin 555. yıldönümünde 29 Mayıs 2008’de Türkiyem’in şairi Dilaver Cebeci vefat etti.
Benim çocukluğumda onun Seyyahı Fakir Evliya Çelebi yazılarının özel bir yeri vardır. İnternetin olmadı o zamanlarda, gazeteden her gün kesip saklardım. Gazeteyi açınca ilk olarak orta sayfalarda onun yazısını bulur okurdum, sonra başka şeyler de okurdum. Hala o yıllarda her gün kesip sakladığım yazılar evde bir yerlerde durur.
Seyyahı Fakir Evliya Çelebi okumaktan sıkılsak, yine onun şiirini, Türkiyem’i Mustafa Yıldızdoğan’ın sesinden dinlerdik.
Yediden yetmişe herkesin ezberleyip, büyük coşkuyla bir marş gibi söylediği "Türkiyem" isimli şiirinin şairi, herkesin bir köşeye sindiği zamanlarda, ortalığın toz duman olduğu yıllarda Hun Aşkını söyleyen adam aramızdan ayrıldı.
Bir öğrencisi ekşi sözlükte diyor ki: “bundan sonra boyle guzel siirler yazamayacak ve de icindeki guzellikleri diger insanlarla paylasamayacak olan hocama sevgilerimle”
SadettinKaplan, hocanın ünlü şiirini yad ederek Bir Yalnız Savaşçının Ölümü başlığını kullandığı yazısında, Mehmet Nuri Yardım Kutlu yolun güzel yolcusuna veda’sında O’nun ardından duygularını ne güzel dile getirmişler. Hatta Mehmet Nuri Yardım, hocanın rahatsızlığı döneminde Sadettin Kaplan’ın “Evdeşi, o helâl süt emmiş asîl kadın, o onur duyarak bacı diyeceğimiz Ayla Hanım… Dilâver’in en zor günlerinde en büyük destek ve dayanağı oldu.” diye bahsettiği Ayla Cebeci ile hoca hakkında bir mülakat yapmıştı. Bizim anlatmamıza ne hacet.
Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkuma Mektup’unda şöyle demişti: “Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını, Bir de seni çok seviyorum”. Hocam biz de seni çok seviyoruz. Ruhun şad olsun.