Geçen senelerde Mardin’e toplam iki defa gittim. Birincisinde Mardinli bir arkadaşım bizi gezdirdi, ikincisinde ise birlikte gittiğim gruba rehberlik etme görevini ben ifa ettim.
Mardin il merkezinde benim görebildiğim kadarıyla Kasımiye, Zinciriye ve Hatuniye adlı üç büyük medrese var. Artuklu mimarisi ile yapıldığı söyleniyor. 1400 – 1500 yıllarında yapıldığı düşünülüyor.
Bu medreselerde gördüğüm, belki Anadoludaki diğer medreselerde de var olan eyvan adı verilen çeşme ve havuzu sistemi bana ilginç geldi.
“Bu eyvan nedir, ne anlama gelir, hangi bölümü neyi simgeler?” gibi sorularınıza yörede gördüğünüz bir çok insan cevap verebilir. Hatta küçük çocuklar bir kaç lira karşılığında size uzun uzun anlatırlar.
Aklımda kalanları da ben size anlatayım.
Eyvan; bir çeşme, bir havuz ve çeşme ile havuz arasında küçük bölmeler ve arklardan oluşan havuz sistemi. Medresenin içinde, ortada hoş bir görüntü oluşturuyor.
Medreseler de, bildiğiniz gibi, bir kaç hoca ve 40-50 talebe ile ders yapılan ilim merkezleri.
Eyvandaki çeşmeden akan su ve eyvanın yapısı ile insan hayatı sembolize ediliyormuş. İnsan hayatının her bir safhası için eyvanda bir bölüm var.
Su akarken aktığı yerin ya da kanalın şeklini alır. İnsan hayatını da aktığı yerin şekline uyarak akan bir su ile anlatmaları ilginç, değil mi?
Suyun duvardan çıkıp döküldüğü çeşme anne karnını ve doğumu simgeliyor, suyun ilk döküldüğü yerde bazen tek bazen de iki kademeli küçük bir havuz var. Burası bebeklik ve çocukluk dönemini simgeler. Su burada, insanın hayatının o evresinde olduğu gibi hareketlidir, havuz küçük ve sığdır ama üzerinde oluşan dalgalar coşkuludur.
Sonrasında ise insanın gençlik dönemini simgeleyen uzun ve ilkine göre geniş bir havuz uzanır. Bu havuzda ise su sanki hiç akmıyormuş, durgunmuş gibi görünür. Gençlikte hayatın seyrini ve zamanın geçişini hiç anlayamadığımız gibi. Gençken, hep genç kalacağımızı zannederiz zaten.
Daha sonra üç-dört adımlık uzunlukta ve bir karış genişliğinde bir ark gelir. Burası insanın yaşlılık dönemini simgeler. Bu bölümde su çok hızlı akar. Yaşlılıkta zamanın çabuk geçtiği ve bunun hissedildiği gibi suyun akışı hızlıdır ve hissedilir. Havuzun darlığı gibi insanın yaşlılıkta fiziksel imkânları da kısıtlıdır. Arkın başlangıcındaki taşa ince bir kavis verilmiştir, içinden akan su üçlü saç örgüsüne benzer bir şekil oluşturarak akar. Söylediklerine bu üçlü örgü bilgi, sanat ve ahlâkı simgeler. Suyun böyle dolanımlı ve örgü şeklinde akması bize insanın yaşlılık döneminin o yaşa kadar edindiği bilgi, sanat ve ahlâk deneyimlerini birleştirdiğ ve özümsediği dönem olmasını anlatmaya çalışır.
Bu havuz ve arklar bitince su aşağıdaki büyük ve derin bir havuza ses ve gürültü çıkararak akar. Tahmin edeceğiniz gibi burası ölümü simgeler, çıkan ses de ölüm sonrası geride bırakılan çığlıktır.
Suyun döküldüğü büyük ve derin havuz da mahşer yerinin tasviridir. Bütün hayatlar sona erince herkes mahşer yerinde toplanacak ya suyun tamamı da bu havuza akar.
Mahşer, toplanacağımız yer ama aynı zamanda da hesapların görüldüğü yerdir.
Bunun için de havuzun hem altında, hem de üstünde suyun dışarı akması için çıkışlar yapmışlar. Üstten çıkan su cennete gidenleri, alttan çıkan su cehenneme gidenleri simgeler.
Havuzdan çıkan su, aşağıdan da çıka yukarında da çıksa her halükarda toprağa karışır, münbit ovalara ulaşır ve bitkilere can verir. Ölen her canlının yeniden hayat bulup yeşereceği mesajını da bu şekilde vermiş olabilirler mi bilmiyorum.
İşte eyvan böyle… Talebeler her ders çıkışı bu alana çıkarlar, dinlenirken bile hayatın muhasebesini yapma fırsatı bulabilirlerdı. Keşke bizim de yaşam alanlarımızda böyle derin anlamları olan eserler olsa.
Hayli zamandır, böyle bir yazı planlıyordum ama bir türlü niyet edip de başlayamamıştım. Taki, geçen gün friendfeed’de gördüğüm aşağıdaki paylaşımı görene kadar. Aşağıdaki paragrafta da yine insan ömrünü açıklamaya çalışan bir kum saati metaforu var. Hayatın yaşlılık bölümüne daha fazla vurgu yapılmış:
Kum saatinin her çevrilişinde geçen zaman tekrar elde edilir; bir el hareketi yeterlidir bunun için. Ama biriken kumlar ne kadar sıklıkla akıtılırsa zaman o oranda hızlı geçer. Kum saatlerinde akan kum taneleri her defasında sürtünerek birbirlerinin yüzeylerini parlatır, sonunda bir kaptan ötekine neredeyse birbirine hiç sürtünmeden geçer ve her defasında saatin boynunu da bir parça genişletirler. Kum saati ne kadar eskiyse, kum o kadar hızlı akar. Böylece kum saati, fark edilmese de her defasında belli bir zaman aralığını daha kısa ölçer. Bu ölçüm hatası, içinde bir metafor barındırmaktadır: “İnsanlarda da böyledir, sonraki yıllar gittikçe daha hızlı akar, ta ki ölçüm kabı dolana kadar. İnsanın içi de zamanla izlenimlerle doldukça dolar.
Bu paragraf, Douwe Douwe’nın Hollanda’da dört ödül alan ülkemizde de 2008 yılında yayınlanan 306 sayfalık “Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer?" adlı kitabından alınmış.
Kitabı alıp okumayı düşünüyorum. http://goo.gl/0i0x9
Size de tavsiye ederim.
çok güzel bir betimleme ile yazılmış..çok etkilendim.kaleminize sağlık yunus hocam
Aklıma geldikçe tekrar tekrar okuyorum bu yazıyı, “eyvan” yapısı beni çok etkilemişti, sen de o kadar güzel anlatmışsın ki, okudukça Mardin’deki o güzel medreseler ve yapılar gözümün önüne geliyor. Eline sağlık.